Hava Durumu

Neler Yaşadık… Yaşıyoruz…

Yazının Giriş Tarihi: 18.08.2015 12:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.01.2024 20:05
m2 1974 yılı Temmuz ayı.  Babam akşam eve geldiğinde gönüllü olarak askerlik şubesine başvurduğunu, kabul edilirse Kıbrıs’a “barış için yapılan savaşa” katılmak istediğini söyledi. Neyse ki böyle gönüllülere ihtiyaç olmadı da babam savaşta ölmek yerine 1975 Mart’ında veremden öldü. Yaşı 33 tü. 7 Haziran seçimlerinden sonra “milliyetçi” gençler gönüllü olarak askere alınmak ve doğuda sürdürülen PKK ile savaşa katılmak için sosyal medyada atağa kalktılar. Ve yine neyse ki mevcut ordumuzun yeterli olduğu düşünülmüş ki bu seferberliğe ihtiyaç duyulmadı. O gençler de bu savaş yerine trafik kazalarında, kız meselesinden çıkan kavgalarda veya uyuşturucu bağımlılığından ölmeye devam ediyorlar. 17 Ağustos l999 tarihinde büyük Marmara depreminde 20 bine yakın insanımız hayatını kaybederken yine Ülkemin binlerce insanı orada kurtarma seferberliğine katıldılar. Onlar enkaz altında kalanları kurtarmaya çalışırken mevcut hükümet iş yasalarında değişiklik hususunda gece gündüz çalışıyor ve halkın “mezarda emeklilik” adını taktığı yasayı canhıraş bir çaba ile meclisten geçiriyordu. İşte o günden bu yana o depremde ölmeyenlerde iş cinayetlerine kurban ediliyorlar. Ya da mezarda emeklilik uğruna açlık sınırının altında bir ücretle çalışmaya devam ediyorlar. Yani yurdum insanı ülkesi ve devleti için can vermeye, kan vermeye, gözyaşı dökmekten kurtulamıyor. Daha doğrusu onları yönetenler halkına ölümleri reva görmekten hiç vaz geçmiyor. İşte insanımız böyle “serdengeçti” bir yaşama alışmışken koca devlet adamlarımız boş dururlar mı?             “Biz canımızı ve çocuklarımızı feda etmeye hazırız” nutuklarının arkasından cenaze namazlarında, yüzlerce koruma eşliğinde saf tutuyorlar. Bazı cenazelerde basına girebilen protestoları görüyoruz. “Yetmez mi dökülen kan, gözyaşı ve verilen can” diye yükselen feryatlara tanık oluyoruz. Oluyoruz da hiçbir siyasinin anlı şanlı işadamının, bürokratın ve avene takımının çocuklarının böylesi bir” feda” nın parçası olmadıklarını kimse haykırmıyor onların yüzüne. Dün “erken seçim istemek vatana ihanettir” nutukları atanların şehit cenazelerinde bile mikrofon hastalığını yenemeyip “ne mutlu şehit ailelerine” diye attıkları nutuklara da, erken seçim kararı alınması için sergiledikleri entrikalara da ses çıkaramıyorlar. Yahu erken seçim dedim de aklıma geldi. Hani bu ülkenin muktediri her zaman milli irade diye sandığı ifade ederdi. Peki, biz daha 71 gün önce sandığa gitmedik mi? Sandıkta tecelli eden sonuç neydi? Halk bunlara, gidin ortaklıklar yapın. Koalisyon kurun ve ülkeyi kimse babasının çiftliği gibi yönetmek yerine hukuk ve demokrasi içerisinde idare edin demedi mi? Hadi erken seçime gittik. Seçime girecek partilerin liderleri mi değişti? Parti programları mı değişti?  Daha sı bizlere dayattıkları adayları mı değişecek? Yani biz 71 gün öncekinden farklı olarak ne görüpte tercihlerimizi değiştireceğiz? Yoksa üç gün evvel memleketinde nutuk atarken “bu ülkenin yönetim biçimi değişmiştir” diyen muktedirin hırsları uğruna yeni bir maceraya mı atılmak isteniyoruz. Merak ediyorum. İçimizden biri çıkıpta dün vatan hainliği saydığı bir şeyi savunsa oturduğu kahvehanede ne tepki alır. Ya da Cumhuriyet yönetiminin değişmiş olduğunu ifade etsek ceza kanunlarının hangi maddesinden yargılanır, ne kadar yıl hapis cezasına çarptırılırız. Anayasa’ da yazılı olan hükümleri yok saysak, süreler ile oynasak başımıza neler gelir? Şehit cenazelerinde nutuk atmaya hele birde acılı ailelere “ne mutlu size” demeye kalksak imam bizim o cemaat tarafından linç edilmemizi engeller mi? Evet, dostlar, biz ne badireler, ne yokluklar ve kıvançlar yaşamış bir milletiz. Şu yakın tarihimiz bize neleri yaşatmış ve yaşatıyor. Biz “serdengeçti” bir halk olabiliriz. Gerektiğinde o hamasi nutuk sahibi devlet adamlarının aksine kendi canımızı ve çocuklarımızı feda edebiliriz. Kendi kanımızla yaratılan çamurlara gözü kapalı dalabiliriz. Gözyaşımızla yıkanabiliriz. Fedakâr bir milletiz diye övünebiliriz. Ama topyekûn aptal değiliz. Sahi aptal değiliz, değil mi? 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.