Bu gidişi nasıl durdurabiliriz!

.

Bir Köyün Çocuğunun Hafızasında Türkiye,
Çcocukluğumda oyunlar oynardık.

Gülle dışında pek yetenekli hissetmezdim kendimi. Sünger ile kuş avlamaya da başarısızdım. Hele de futbol gibi oyunlarda hiç iyi değildim. Ama oyunlar sadece yetenek değil, birlikte olmanın, paylaşmanın ve hayal kurmanın alanıydı. Oyunlarımız bile siyasetten nasibini almıştı.

Sağcılık- solculuk gibi kavramlar çocuk dünyasında yer bulmasa da, Ecevitçi ve Demirelci çocuklar vardı. Nadiren Türkeşçi ya da Erbakancı da çıkardı.

Bizim köyde ekseriyet Ecevitçiydi. Sanırım bu, Türkmen ve Atatürkçü kökenimize dayanıyordu.
Yaşar ve Hüseyin bu ayrışmanın çocukça aktörleriydi. Yaşar Ecevitçi, Hüseyin Demirelciydi. Oyunlarımız yarı kavgamsı çekişmelere sahne olurdu ama sonunda hep tatlıya bağlanırdı.

Bir gün darbe olduğunu duyduk.

Henüz dokuz yaşındaydım. Köyde herkes silahlarını jandarmaya teslim etti. Babamın silahı yoktu, teslim edecek bir şeyi de. Belki parası yoktu, belki de lakabının hakkını veriyordu: Yiğit bir adamdı, ihtiyaç duymamıştı.
Köyde herkes yoksuldu. Zengin ile fakir arasındaki fark, birinin kışı zahiresiz ve odunsuz geçirmesi, diğerinin eksiksiz geçirmesiydi. Zenginlik, kışı tam geçirebilmekten ibaretti. Büyükler zeytin toplamaya giderdi. Dönüşte şehir ekmeği getirirlerdi: tırnaklı pide. Bizimkiler ocakta el açması buğday ekmeği ve sallam yaparlardı. Oysa o ekmek pideye fark atardı ama çocuk aklı şehir ekmeğini daha tatlı bulurdu.

Yevmiyeciliğe gidenlerin yollarını beklerdik. Hem ekmek hem umut getirirlerdi.
Darbe sonrası şehirdeki lise öğrencisi abilerimiz ve komşu köydeki akrabalarımız karakollara düşmüştü. Nerede oldukları bilinmiyordu. Huzursuzduk. Sonra asker düzeni kurdu. Acıyı çekenler acılarını sarmaya çalıştı. Hayat devam etti. Eksik de olsa huzur yeniden kuruldu.
1987 ile 2000 yılları arasında demokrasimizin ve toplumumuzun gün geçtikçe iyiye gittiğini bizzat yaşadık.

12 Eylül’ün yükünü omuzlayan büyüklerimiz ve bizler, daha medeni bir toplum yaratma yolunda önemli katkılar sunduk. Dünyayı izleyebilen, sorgulayan bir toplumun filizlenmesine tanıklık ettik.
Sonra bir anayasa kitapçığı kriziyle başlayan süreçte, halkın demokratik tepkiyi henüz özümsememiş olması, yanlış tercihlere yol açtı. Son 15 yılın tohumları o günlerde atıldı.

Bugün geldiğimiz noktada, hem destekleyenler hem karşı çıkanlar bedel ödüyor.

Herkes “Bu gidişi nasıl durdurabiliriz?” sorusunu soruyor.
Asıl tartışılması gereken konu : Bu gidişi nasıl rayına oturtabiliriz?

Hangi demokratik zeminde yeniden normalleşebiliriz?

Ne yapmalıyız?

Ben bu konuda yüksek potansiyele sahip, eğitimli ve hayatı sorgulayan insanlara güveniyorum. Onlardan ülkemde yeterince var. Doğru bir çıkışın onları birleştireceğine inancım tam.

Doğru bir çıkışın doğru bir anlatımın peşine düşmeliyiz. Neredeyse arayıp bulmalıyız.
Bana göre iktidar dışındaki bütün yollar denenmeye değer. www.yenicizgihaber.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri