Başlık işin İngilizcesi değil Türkçesi. Malum, bir o kalmıştı, İstanbul belediye başkanını son çare, casusluk ile suçladılar. Kişilerin verilerini yabancılara vermiş. Kişisel veri deyince gülmemek elde değil.
Laflıyoruz.
- Geçen gün telefonum çaldı. Arayan Fatih Karakolundan Komiser Fatih(?). Hikaye malum. Hikaye malum da bilgiler ilginç. Geçen hafta nerelerde olduğumu, hangi marketten hangi banka kartıyla alışveriş yaptığımı, kimlik numaramı saydıktan sonra inandırıcı olsun diye rahmetli ablamın, kocasının bile bilmediği göbek adını (Münibe) söyleyince işin suyu çıktı. Casusluğa bak. Adam bankadan, Fatih nüfus kütüğünden, şehirler arası otobüs şirketlerinden her şeyi almış.
Hadi diyelim adam dolandırıcı. Geçen hafta öğlen emeklilik dilekçesini verip emekli oldum. Evdekilerin bile daha haberi yokken, yolda telefonum çaldı. Ünlü bir özel banka. İkramiyeme, maaşıma göz dikmiş. Telefondaki kadın en güven veren sesiyle promosyon filan diyor. Emekli maaşımı daha ben bilmeden o biliyor. Belli ki benim öğrenemediğimi o SGK’den öğrenmiş.
Bugün bir mesaj. ‘Şu plakalı aracınızın trafik sigortası 18 kasımda bitiyor. Size uygun teklifleri değerlendirin” deyip acayip paraları sıralamış. Ben unutmuşum, o unutmamış. Belli ki trafikten bilgi almış.
- Ee, ne olmuş. Bu da bir şey mi? Ben emekli olduğumda aynı gün telefonum çaldı. Banta kayıtlı adam, “Yaş haddinden emekliliğiniz hayırlı olsun. Performans arttırıcı malum ilaçları uygun fiyata adresinize gönderiyoruz. Kargo bize ait.” demez mi? Adamlar yatak odamıza kadar girmiş. Kişisel bilgilerimiz çarşamba pazarında satılıyor.
Herkesin bildiği şeyin casusluğu mu olur?
