Sonunda 31 Mart seçimleri geçtiğimiz hafta,  88 gün sonra resmen bitti Ekrem İMAMOĞLU ikinci defa mazbatasını alıp “ Yedirmem “ dediği hakkını alarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.

31 Mart yerel seçim sonuçlarında “ hak yemem, hakkımı da yedirmem ve Her Şey Çok Güzel Olacak” lardan sonra ilk akıllarda kalan iktidar ittifakının elinde olan 5 büyük şehrin muhalefet ittifakının CHP’ li adaylarına geçmesi olacak.

“ İstanbul’u da alacağız, Ankara’yı da alacağız” derken kendisi ile gülünüp dalga geçilen Kemal KILIÇDAROĞLU’ nun stratejileri bir bir tuttu.

Muhalefet daha akıllı, ayağı yere basan mesajları seçmene ulaştırdı.

Kucaklayan, birleştirici seçim vaatleri, ötekileştirici ve öfkeli söylemlere galip geldi.

Yaşananlardan kim ne kadar mesaj alır ve bu durum siyasetçilerin politikalarına ne katar?

Bu yaşanıp görülecek.

Ancak İstanbul seçimlerinin ilk haftası daha dolmadan görülmeye başlanan ipuçları var.

Görüyoruz ki;  adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ve başından beri muhalefet ve geniş kesimler tarafından karşı çıkılan yönetim biçimi artık sahiplerince de tartışılıyor.

Bu sistem halkoyuna sunulurken ki söylemlerin, yalnızca %50 + 1 ‘i yakalamak için olduğu bu ülkede yaşayan herkesçe görülüyor.

Bir yılın sonunda siyaset bilimi açısından tanımlanması zor olan bu sistemin sorunlu olduğu netleşti.

Yargı sisteminin sorgulanmadığı demokrasinin denetim mekanizmasıyla sağlıklı işlediği, yargı yasama ve yürütmenin birbirinden bağımsız olduğu yapıyı oluşturmak zorundayız.

Herkes biliyor ki, bunu yakalamak yalnızca demokrasiyi sağlıklı kılmayıp, ekonomik refahın ve barışın da yolunu açacaktır.

Üç aydır yaşadıklarımızdan sonra bu süreç  “ Her şey çok güzel olacak” diyen İmamoğlu’nun belediye başkanı olmasıyla bitmemeli, buradan hukuk devleti ilkelerinin işlediği, çağdaş bir demokrasiyi yakalamak asıl başarı olacaktır.

Girdiğimiz çıkmazlardan çıkışın yolu, sistemin mutabakat yoluyla belirlenmesi yani yeni bir anayasanın tartışılmasıdır.  YENİ ÇİZGİ