Kazım Aldoğan

Kazım Aldoğan

Kan kus, Kızılcık Şerbeti içtim de

 

Kıymetli Yeni Çizgi okurları öncelikle hepinize merhaba diyorum. Bundan böyle bu köşede sosyal, siyasal, ekonomi gibi alanlara yönelik düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım. Şimdiden iyi okumalar.

 

Türkiye, ulus inşası döneminden sonra gelen çok partili sistemden bu yana, belirli ara dönemleri saymazsak, genel olarak Türk-Sünni-İslamcı ideolojik zihnin egemen olduğu düzen ile yönetilmektedir.

 

Kendini devletin asil sahibi gören bu yapı, Türkiye’nin sosyolojik gerçeğini ret ve inkârına dayanan popülist bir siyasi çıkmazın içinde ve devamlı kriz üstüne kriz üretmektedir. Bu krizi üreten tarihin arka planını kavramadan günün rejim buhranını anlamak mümkün değildir.

Beka ve yerlilik mottosu üzerinden, toplumsal hafızayı kuşatan sağ iktidarların, çok partili dönemden günümüze kadar olan politik bagajındaki malzeme hiç değişmedi; ’Ben milliyim sen ötekisin’’Kimlik farklılıklarının kendi varlığını tehdit eden Ortadoğu’luk hastalığı geleceğimizi yok etti. Modern ve aydınlanmanın hâkim olduğu demokrasilerde farklılık bir tamamlayıcı bileşen iken, Doğu toplumlarında ‘’başa bela’’ bir olgudur. Ulusal inşa süreci maalesef içimizdeki bu toksini etkisiz hale getiremedi.

 

Türkiye’nin farklı toplumsal dokularını tek bir etnik ve mezhep bedenine sığdırmaya çalışan tahakkümcü zihniyet, 73 yıldır içirmeye çalıştığı ‘’kızılcık şerbeti’’ artık halkın ağzından ve burnundan çıkmaya başladı. Toplumun bunu artık taşımaya hali yok, bu zehiri bedenimizden atmak zorundayız. Kimlik sorunu üzerinde daha fazla düşünmemiz ve yeni bir toplumsal anlaşma ile geleceğimizi karartan bu duruma acilen çözüm bulmalıyız.

 

Bu sorunu çözmenin yolu iki değil, bir tanededir; Demokratik bir anayasa, çağdaş bir eğitim politikası.

Temel insan haklarına yönelik yapılan baskılardan sonra sıra, bizzat kendilerinin neden olduğu ayrımcılık, etnik ve dinsel farklılıkların, toplum ve bireyler arasındaki olumsuz sonuçlarının konu edildiği televizyon dizilerine kadar geldi. Egemen otorite bütün ideolojik aygıtlarıyla oturma odalarımıza kadar girmiş bulunuyor.

 

 Gazete için yazdığım yazılarımda siz değerli okuyucularımı çok fazla laflara boğmamaya çalışırım. Vaziyeti mümkün olduğunca kendi zaviyemden özetlemeyi tercih ederim.

Vaziyet şu;2.Yüzyila girdiğimiz şu günlerde, Türkiye yeniden bir yol ayrımında.14 Mayıs’ta gelecek olan sandığa atılacak her oy, seni, beni çocuklarımız ve ülkemiz için gerçekten de bir ‘’beka’’ sorunu olacaktır. Ya hep beraber bir arada yitirdiğimiz ütopyalarımızı, tahayyüllerimizi yeniden kuracağız, ya da topyekûn yok olacağız. Bu bir felaket çığırtkanlığı değil, gün gibi görünen bir gerçekliktir.

 

Bitirirken önemli bir konuyu belirtmeden geçmeyelim.

Erdoğanizm rejiminin getirdiği ve dünyanın başka hiçbir ülkesinde olmayan berbat seçim sistemi nedeniyle oy kullanmaya giderken çoğumuz, belki de dünya görüşümüzü yansıtmayan, ideolojik tercihlerimizin dışında bir parti veya ittifaka mecburen oy vermek zorunda kalacağız.

 

Aklınıza böyle bir düşünce geliyorsa şu halk türküsündeki dörtlüğü hatırlayın;

Yürünecek yolu bekle

Yükü götürene yükle

Tükürüğün ağzında sakla

Tu diyecek zaman değil

KAN KUS, KIZILCIK ŞERBETİ İÇTİM DE.  www.yenicizgihaber.com

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kazım Aldoğan Arşivi