Arif Nacaroğlu

Arif Nacaroğlu

PROST

Ilık bir Avrupa akşamı. Dükkânların önüne atılmış masalarla dolu meydan iki, üç katlı evlerle çevrelenmiş. Evlerin üzerinde yapılış tarihleri 1430, 1385… Zaman sanki donmuş gibi. Bir gözümüz meydanda, bir gözümüz uzaktan da olsa ekranda. Felix ile laflıyoruz. Felix, Sigi’nin arkadaşı. Futbol meraklısı. Herkes Bayern Münih’i tutarken o, işçi sınıfına daha yakın bulduğu için koyu 1860 taraftarı. Kahvede hemşehrilerimiz maç izliyor. Kadını yaşamın kıyısında yaşayan toplumumuzun ayrıcalıklı erkekleri.  Ani bir gürültü. Kahvenin önünde küçük bir ulusal gösteri. Türkiye: 1 Romanya: 0. “İşte” diyor Felix, “Terim farkı. Oyuncular aynı, top aynı, stad aynı, rakip aynı, hakem aynı.” Eskiden kalan top oynamışlığımızın verdiği cesaretle arkama yaslanıyorum. -İyi müdafaa Felix Karadenizli arkadaşlarından öğrendiği laz şiveli Türkçesiyle mırıldanıyor. - İşte bu insana verilen güven ve değerle ilgili. Bu aynı gemide olma hissinin zaferi. “Dur yahu” diyorum. “Daha 70 dakika var. Erken entelektüelleşme. Bakarsın Avcı’dan beter oluruz. “Bu iş bitti. Aldık maçı” derken bir gürültü daha kopuyor. Maç bitti. 2-0. Tam 70 dakika aynı gemide olma hissini konuşmuşuz demek ki. “Evet” diyor Felix. “İşin başı iktidar. Sonra onun kuvvetleri. Mahkemeler. Polis. Tüm bunlar karşısında insanlar kendilerini tek tek güçlü ve güvende hissederse başarı gelir. Ötekileştirilmiş, itelenmiş kitle toplumun eğitimli, başarılı, yazan, çizen takımıysa vay o ülkenin haline. O ülke eğer en değerli insanlarını yerlerde sürüklüyorsa, en değerli üniversitesini düşman ilan etmişse, el öpmeyen sanatçılarının sanatına tükürüyorsa kalanlarla değil başarılı olmak, ülke olmak bile mümkün olmaz.” “Yahu Felix” diyorum. “Şunun şurasında bir maç yahu. Sen vatandaşlığına güvenip ciddi muhalefet yapabiliyorsun. Bizde esnafsan belediye, tüccarsan maliye, işçiysen, öğrenciysen polis, TOMA gırtlağına çöker. Biat etmediğine pişman eder vallahi.  Şimdi şuradan arkasında 3 kişiyle Merkel geçse sen, ‘Kim veriyor bu 3 kişinin maaşını’ diye sorarsın. Hani es kaza ekmek kuyruğunda önüne geçse ne şansölyeliği kalır, ne iktidarı.   Bizde devletli arkasında ve önünde orduyla geziyor. Sıkıysa görünce gülümseme.” “Düzelir” diyor Felix. “Şimdi Türkiye’nin onu değerli, saygın kılan çok değerli bir gücü var. Asla geri adım atmayan, yılmayan direnme gücü.” Birbirimize bakıyoruz. Önümüzde Almanların milli içeceği. Gözlerimizde umut. “Prost”.    

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arif Nacaroğlu Arşivi

Haber

18 Haziran 2024 Salı 11:38